27.01.2014

Yaşamaya dair.


Genco Erkal'ın son oyununa gittik dün akşam. YAŞAMAYA DAİR.. Şair Nazım Hikmet'in ölümünün 50. yıldönümü için hazırlanan, ünlü şairin mektupları, şiirleri, sürgün ve cezaevi yıllarını kapsayan müzikal bir oyun. Uzun zamandır ne şiir, ne türk edebiyatı, ne de geçmişimize dair herhangi bir şey okumadığımı fark ettim. Kaybettiğim değerlerimi yeniden hatırlattı bana sanki bu oyun. Bilmiyorum. Belki de kaybetmemiştim de yalnızca uygun bir zamanda kullanmak üzere sandıklara saklamıştım o farkındalığı ve düşünceleri...  Aslında hep göz önünde, herşeyin önünde tutmak lazım. Ama ne oluyor? Unutuyorum, UNUTUYORUZ.  Hani bir çok şiirinde "memleketimde yaşamak" veya sadece "yaşamak" der ya hep ünlü şair, ben de tüm oyun boyunca düşündüm ki, biz o "yaşamayı" ve "insanlığı" hep unutuyoruz sanki...

Oyun, Nazım'ın en vurucu şiiriyle bitti. Bize kalan ise buruk bir çaresizlik oldu.

Aya gidilecek,
Daha da ötelere..
Teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç kalmayacak ?
Korkmayacak kimse kimseden?
Emretmeyecek kimse kimseye?
Yermeyecek kimse kimseyi?
Umudunu çalmayacak kimse kimsenin?

Sanırım yaşadığımız dünyada bizler bu soruların cevabını veremeyeceğiz. Umarım çocuklarımız, onların çocukları, veya onların çocukları birer cevap bulabilirler.


Bunca adaletsizliğin, ikiyüzlülüğün, kötülüğün ve aymazlığın arasında güzel şeyler de var tabi. Olmaya da devam edecek. Önemli olan o kötülüklerin girdabında boğulup kalbi karartmamak. Hatta belki de karanlıkların bir kısmına ışık tutarak aydınlatmak..

Günleriniz hep aydın olsun.




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder