27.10.2014

Tatlı şeyler ve diyet.İki azılı düşman. Bir de...Muzlu Müsli Kurabiye


Yeni lezzetler denemeyi mi daha çok seviyorsun pişirmeyi mi diye sorsanız; cevap veremem herhalde. Edinburgh'a geldiğimden beri de yolda yürürken pastahanelerin camlarında gördüğüm birbirinden lezzetli görünen kurabiyeler,pastalar, hamur işleri ile beraber; marketlerde yer alan envayi çeşit değişik çikolatayı denememek için kendimi zor tutuyorum. Çok tutabildim mi peki? Şimdiye dek hayır. Ama ne yapayım ya! Kaldığım yurdun 2 sokak ötesinde öyle bir yer var ki, tüm tatlıları özellikle de Ekler'i inanılmaz lezzetli yapıyor. Adını da yazayım, Edinburgh Baking House. Çok orjinal bir isim değil zira. Ama küçük esnaf sevdam burda da tam gaz devam. :)

Hele bir de süpermarketlerdeki Cadbury marka çikolatalar yok mu! Cadbury çikolatalar Türkiye'de satılmıyor artık sanırım. Burada ise en çok satılan çikolata markası. Çocukluğumdan hatırlıyorum ben bu markayı. Hatta ilk hafta çocukluğumun favori çikolatalarından "CRUNCHIE"yi markette gördüğümde çığlık atıyordum neredeyse. Bir ürün Türkiye'de raflarda yer almamaya başladığında onu artık üretmiyorlar sanıyoruz ama çok yanılıyoruz. Deli deli üretiyorlar işte! Hem de çok yakınımda!! Offf crunchie!! Bunca yıl neredeydin?

Ama burada zayıflayıp forma gireceğime dair söz verdim kendime. Bu sebeple içimdeki bu tatlı isteğini bastırmak için, light mı light diyet mi diyet bir tatlı pişirip, gönül rahatlığıyla mideye indirmeyi tercih ediyorum.  Aferin kızım Vişne böyle devam.. (Umarım!)

Bugün pişirdiğim kurabiye inanılmaz lezzetli ve masum minik bir ara öğün formatında.  Yanına da güzel sütlü bir kahve... Alın size motivasyon! Çocukluk aşkım Crunchie'me şimdlik veda ediyorum; Türkiye'ye dönerken bavula birkaç kilo sıkıştırmak üzere. Şaka şaka... O kadar da değil! Çocukken bayılıyordum ama şimdi çok değil, az bayılıyorum. :)


Muzlu Müsli Kurabiye

(18-20 adet)

23.10.2014

Bulgurlu Taze Soğanlı Yeşil Mercimek


Edinburgh'a gelişimin 5. haftasındayım. Zaman ne kadar da hızlı geçiyor!

Bir o kadar da yavaş aslında... Çünkü sürekli sevdiklerimi ve Türkiye'de geçirdiğim güzel zamanları özlüyorum. Döndüğümde sevdiklerimle yapacağım aktiviteleri düşlerken buluyorum kendimi çoğu zaman. (Özellikle de ders sırasında :P) Böyle hüzünlü anlara düştüğümde tabii ki geleneksel bir yemek yapıp özlemi hafifletmek en kolay çözüm oluyor :)


Ne tuhaf değil mi? İstanbul'da da Avrupai ve Amerikanvari mutfaklara merak salmıştım. Burada ise sürekli mercimek köftesiydi, kısırdı, sarmaydı, normalde aklıma gelmeyecek hangi geleneksel Türk yemeği varsa canım çekiyor. Geçenlerde Türk malları satan bir market keşfedip bilindik Türk markalarından bir çay gördüğümde nasıl mutlu oldum anlatamam :) Aman Allah'ım! İyiden iyiye gurbetçi moduna mı giriyorum ne?  Tehlikeli! Neyse bu fırsatı değerlendirip sevgili blogumu birazcık geleneksel lezzetlerle donatırım ben de dimi ama?

13.10.2014

Inverness, Loch Ness Gölü ve Urquhart Kalesi


İskoçya'ya gelip de Highlands'e gitmemek olur mu? İşte ilk öğrenci işi gezim.

Geçtiğimiz haftasonu günürbirlik yapmış olduğum ufak Highlands gezisi ile ilgili azıcık yazı, birazcık fazla fotoğraf koymaya karar verdim. Uzuuun uzun yazdıklarımı kimse okumuyor zaten, biliyorum :)

Inverness-Edinburgh arası otobüsle 3-3,5 saat arası sürüyor. Inverness'e direkt giden tren de var. Hatta tren istasyonu Inverness'in en merkezi yerinde bulunuyor. Bir daha gidecek olursam treni tercih edebilirim. Gidiş-dönüş toplam 7 saati otobüste geçirmiş olmama rağmen fena bir tur değildi, ama daha iyi olabilirdi tabii ki. En azından sabahtan deli gibi kapalı ve yağmurlu olan hava, 3-4 saat sonra kendini tertemiz ve güneşli bir gökyüzüne bıraktı. Buna da şükür! :)

Inverness Kalesi


3.10.2014

Bisiklet Günlüğü: İstanbul'dan indim Edinburgh'a..


Öğrenci moduna girer girmez yıllardır hayalini kurduğum "Avrupa ülkesinde bisikletle dolaşma" olgusunu gerçekleştirmek için kolları sıvayıp Edinburgh'da nasıl bisiklet kiralanır, öğrencilere ne gibi kolaylıklar sağlanır iyice araştırdım. En temiz ve ucuz yolun 2. el bisiklet almak olduğunu ve kaldığım yurdun hemen 100 metre ötesinde 2. el bisiklet satan büyük bir bisikletçi olduğunu öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığı anlatamam! Hayat uzun zamandır ilk defa bana istediğim şeyleri çok çabalamadan vermeye kaldığı yerden devam ediyordu... Bu durum daha ne kadar sürer bilmiyorum ama ne olursa olsun tadını çıkarmalıyım.  Umarım derslerde de çok uğraştırmazsın beni hayat! Zaten sevdiklerimden uzakta, bir yanım hep buruk... Bisikletti, gezmeydi, yeni lezzetlerdi, kendimi avutmaya çalışıyorum işte. (Peki ya dersler? )

Türk kültüründe yetişmiş birinin Avrupa'da bisiklet sürmesi oldukça zormuş sevgili okuyucular. Hele ki trafik ışıklarında bekleme alışkanlığı olmayan bizleri Avrupa'da caddelerde karşıdan karşıya geçmek bile zorlarken, direksiyonları sağ tarafta olan arabalarla dolu, trafiğin soldan aktığı canım İngiltere'de kendimi bisikletle yollara nasıl attım, sormayın.