23.03.2014

Yeryüzünde bir cennet: Plitvice Gölleri, Hırvatistan


Bu ayın başında yaşadığım Zagreb macerasını şu yazımda yazmıştım.

Zagreb'de geçirdiğim 3 gündeki en nefes kesici deneyim, dünya genelinde "Yeryüzü cenneti" olarak anılan Plitvice Göllerine ayırdığımız bir tam gündü. Unesco'nun da Kültür Mirası listesine aldığı bu inanılmaz doğal parkı herkese ŞİDDETLE ama şiddetle! tavsiye ediyorum.. Ölmeden önce görülmesi gereken yerlerde ilk 100'e çok net girer.


Zagreb'den Plitvice'ye otobüsler kalkıyor. Şu bildiğimiz şehirlerarası otobüs terminalinden kalkanlardan. Plitvice Zagreb'e göre biraz daha güneye doğru, Bosna Hersek sınırına yakın bir bölgede. Otobüsün fiyatı tek yön 100 kuna yani 40 TL ve yolculuk 2,5 saat sürüyor. Biz de sabah 10:30 otobüsüne binip 13:00'de Plitvicedeydik. Havanın biraz kapalı ve sisli olmasından dolayı baya tereddüt ettik gidip gitmeme konusunda, ancak giderek hayatımızdaki en doğru kararlardan birini vermişiz diye düşündük sonrasında.




Plitvice’yi eşsiz yapan, yılın her döneminde göllerin, farklı mineral katman kalınlıklarına bağlı olarak yeşilin ve mavinin başka başka tonlarına bürünmeleriymiş. Biz en kötü zamanda gittik bence ama yine de her adımda heyecandan kalbim duracaktı sanki.. Şelalelerin arasındaki gölün üzerinde tahta merdivenler boyunca yürümek insanoğluna bu dünyada ölmeden önce kaç defa nasip olur bilemiyorum.


 




Plitvice Gölleri Ulusal Parkı’nda bitkiler üzerine sistematik araştırmalar yapan botanikçiler 109 familyaya ait tam 1146 bitki türü saptamışlar. Geyikten ayıya kadar envai çeşit hayvanın da yuvası sayılan bu milli parkın içinde tuvalet dahi yok. Birkaç farklı giriş kapısı var sadece, tuvaletleri ve cafe-bar tarzında oturulacak yerleri yalnızca o bölgelerde bulabilirsiniz.


Dört bir yanı ormanla kaplı, her köşesinden bir şelale akan bu geniş Tabiat parkında toplam 16 göl bulunuyormuş.

Suyun berraklığına bakın :)









Dönüş yolundan biraz tırsıyorduk açıkçası, çünkü buradan geçen ve Zagreb'e dönen tek otobüs vardı o da 16:45 otobüsü. Otobüs durağı Entrance-2 kısmında bulunuyor. Kuş uçmaz kervan geçmez bir cadde sayılabilir hatta. Eni 1 metreden geniş olmayan küçücük tahtadan bozma bir otobüs durağında, gelirken bindiğimiz otobüsten bizimle beraber inen Koreli bir çift ile beraber beklemeye başladık. 16:30 gibi durağa yanaşan Beyaz Peugeot sahibi Hırvat bir amca Zagreb'e mi gidiyorsunuz atlayın dedi. Otobüsle aynı fiyata götüreceğini söyleyen bu amcaya güvenip, tarifeli otobüsü beklemeden, koreli turist kardeşlerimizle beraber Peugeot'ya atladık. Otobüs geldi mi boş mu geldi dolu mu geldi bilemiyorum. Ama şunu anladım, korkacak bir şey yok, en kapalı sezonda bile turistler burayı es geçmiyor ve mutlaka bir dönüş yolu bulunuyor.

Peugeot'ya binmemiz bizim için bir şanstı diye düşünüyorum çünkü dönüş yolunda inanılmaz bir doğal güzellik bölgesi daha vardı ve şoför amca biz fotoğraf delisi turistler için burada 10 dk mola verdi. Bu muhteşem bölgenin adını aceleyle telefonuma not almıştım şimdi de gururla burada paylaşıyorum :)  

GRAD SLUNJ
 

























Hani küçükken bayıla bayıla aldığımız yağlıboya kartpostallar vardı.. Hani ilk puzzle denemelerimizden biri mutlaka muhteşem doğa manzaralı tablolardan olurdu... İşte o tabloların en çarpıcılarından birini şu dünyalık gözlerimle gördüm. Daha da bir şey demiyorum.

Plitvice'ye gidin, dönün, hatırlayın, unutun.. Gitmeden ölmeyin.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder