11.03.2014

Oh la la! Bouchons au thon


Sevgili okuyucular,

Siz bu satırları okurken ben çok da uzaklarda olmayacağım.. Zira ikinci bir emre kadar iş-ev-ev-iş arası mekik dokumak dışında bir aktivitem olmayacak gibi görünüyor. (Aslındaaa.. itiraf etmeliyim; bloguma odaklanmam için aylardır aradığım fırsat da buydu ;))

Geçtiğimiz 2 haftasonu şehir dışında olmam sebebiyle ve içime sinecek bir sayfa dizaynı yapmak için gecelerce uykusuz kalmamdan mütevellit 1 kelime dahi yazamadım canım bloguma. Kendime çok kızgınım! 



Geçen haftasonu İzmir'e ailemi ziyarete gittim. Bir renk, bir cümbüş.. Sevdiklerini az görünce görüşülen tek gün bile deli gibi kıymetli oluyor. Halbuki onlarla beraber yaşıyor olsam kesin her gün kavga ederdik. Belli bir yaştan sonra aileyle aynı evde yaşamak hayatın en zor sınavlarından biri gibidir. Bense şimdiye kadar bu sınava tabi tutulacak kıvama gelmedim hiç, çok şükür.. Sanırım bu sebeptendir bir araya geldiğimiz kısıtlı zamanlarda aramızdan su sızmaması. :)


Biraz annemden bahsedeyim. Annem her konuda inanılmaz sabit fikirli olduğu gibi, yıllardır asla değişmeyen bir damak tadına sahiptir. Gelenek göreneklerimize sadık, kırmızı etlerden köfteyi, beyaz etlerden hamsiyi hiç bir şeye değişmeyen, hayatta en zevk aldığı şeylerden biri kurban bayramında kesilen hayvanın işkembesinden yapılan çorbayı içmek olan klasik bir türk kadını. Bir de sucuk var tabi. Hiç bir kahvaltıda es geçmediği... Bense onları her ziyarete gittiğimde özellikle sucuk meselesine aşırı tepki gösterip daha sonra o mutfağa dolan kokusuna ve tavada bıraktığı kızgın yağ kıvamına dayanamayıp ekmeği bana bana mideye indiririm sucukları. İçimdeki iştah ve abur cubur canavarı annemin yanında asla uslanmıyor!

Anlayacağınız üzere, sağlıklı yemek yeme takıntımın ufak bir kısmı dahi annemden gelmiyor. Babamın bu konudaki çabaları ise yüz yılın azim, sabır, kararlılık ödülünü alır. Zira anneme yalnızca bir bardak ıhlamur çayı içirmek için saatlerce uğraştığını bilirim. Bense her hafta Pazardan bazen adını dahi söyleyemediği nerden geldiği belirsiz garip grup otları demleyip içirdiği yegane denektim. Kendisi şu an emekli bir Fen Bilgisi öğretmeni olsa da, aktif bir şekilde öğretmenlik yaptığı yıllar normal ders programının yanında, Sağlık Bilgisi derslerini de özellikle seçermiş.

Dün gibi hatırlıyorum, Lise 1. sınıfta piyangodan çıkan, geyik, ohh yan gel yatalım zaten 5 getiririz dersiydi Sağlık Bilgisi dersi. Babam da öğrencilerine en çok bu dersi anlatmayı severdi. Evde bize aşılamaya çalıştığı gibi öğrencilerine de meyve ve sebzelerin asıl vitaminlerinin kabuklarında olduğunu, portakal suyundaki C vitaminini kaybetmemek için sıkılır sıkılmaz içilmesi gerektiğini, vücudun hiçbir zaman abur cubura ihtiyacı olmadığını anlatır dururdu. Bir de yumurta konusu var tabi... Bizim mahalleden bir arkadaşımın Sağlık dersine babam girmişti bir sene. Arkadaşım artık dayanamamış olacak ki gelip bana sordu, babanın yumurta ile bir sorunu mu var? Her ders yumurtanın faydalarını anlatıyor, bayılmak üzereyiz! O an kafamda parçalar yerine oturdu. Babacığımın bir tanecik büyük kızı (yani ben), çocukluğundan beri yumurtaya ağzını sürmezdi. Arkadaşlarımın benim yüzümden bu şekilde bunalması beni nedense çok etkilemişti. Babamın bu konuyu inanılmaz önemsemesi de tabii... 20 yaşına kadar yumurtaya ağzını sürmemiş hatta yumurta pişirilen ortamlara bile girmemiş garip bir tip olan ben, şu an yumurtasız bir hayat düşünemiyorum.

İzmir'den dönüş uçuşunda okuduğum kitapta denk geldiğim bu tarifi görür görmez de vay be! dedim. Hem diyet hem lezzetli bir yemek olacak bu kesin. Hem de yapılışı inanılmaz kolay. Kitap ise, takip ettiğim başarılı bloglardan birinin yazarından: A Home Made Life, Molly Wizenberg.  Bir süre Paris'te yaşamış olan Molly gençlik yıllarında yapıyormuş bu yemeği. Kimbilir? Belki ben de bundan bir 5-10 yıl sonra, bekarlık yıllarımda en çok yaptığım yemeklerden biriydi derim şu lezzet için.



Bouchons Au Thon (Ton Balığı Muffin) 

( 2 kişilik)

Malzemeler:

2 küçük kutu light ton balığı konservesi (80*2= 160 gr)
2 yemek kaşığı domates salçası
3 yumurta
1 su bardağı kadar rendelenmiş peynir. (gravyer, eski kaşar, gouda gibi keskin lezzetli peynirler olmalı)
İnce ince doğranmış maydanoz (2 yemek kaşığı kadar )
1/2 kuru soğan (minik küp şeklinde doğranmış-küpler ne kadar minik olursa o kadar iyi)
Birer tutam tuz ve karabiber

Yapılışı:

Fırını 170 dereceye ayarlayın. 

Muffin kalıplarını hafifçe yağlayın. Eğer silikon muffin kalıplarında yapacaksanız yağlamaya gerek yok. Bir kapta ton balığını çatalla iyice ezin. Diğer malzemeleri de sırayla ekleyip, salça karışıma iyice yedirilinceye kadar, homojen bir görünüm alana dek karıştırın.

Karışımı 8 adet muffin kalıbına dağıtın. kalıpların üzerinde 1 cmlik bir boşluk kalmasına dikkat edin, pişerken muffinimiz biraz şişiyor.


Önceden ısıtılmış fırında 30 dk kadar üzeri kızarıncaya ve kenarlar kalıptan ayrılıncaya kadar pişirin. Fırından çıkardıktan sonra 5-10 dk bekleyip, ılık servis edin.

Diyette olanlar için tek başına bile oldukça doyurucu bir öğün olan bu muhteşem yemeği, kalori derdi olmayanlar yanında haşlanmış patates, ekmek veya salata ile tüketebilir.




1 yorum :

  1. muhteşem görünüyor. en yakın zamanda deneyeceğim.

    YanıtlaSil