Türkiye'ye döneli yaklaşık 1 ay oldu... İskoçya'da yaşadıklarım
şimdiden hayal gibi gelmeye başladı bile. Sanki bir masaldı, ben o
yaşadıklarımı kitapta okudum veya bir filmdi izledim ve ardından aklımda
sadece etkileyici sahneler, nefes kesici manzaralar
kaldı…
Mayıs ayında 3 günlük unutulmaz bir Highlands turuna katıldım. Aradan
kaç ay geçse de, bu süreçte Birleşik Krallık'taki bilimum şehirleri
azimle gezmiş olsam da, aklımda en çok kalan bu 3 günlük
Isle of Skye gezisi oldu nedense.
![]() |
Portree |
Edinburgh’dan Skye’a otobüs veya tren gibi toplu taşıma araçlarıyla
gitmek neredeyse imkansıza yakın. Araba kiralayıp gidenler oldu ama
adada hiçbir şekilde telefon sinyali alınmadığından, eski usul haritayla
dağlar ormanlar akarsular arasında kaybolmak
olası. Bu yüzden en güzeli küçük 15-16 kişilik arabalarla her hafta en
az iki defa adaya tur düzenleyen yerel tur firmalarıyla gitmek.
Bizim katıldığımız tur şirketi Heart of Scotland’dı. Rehberden de turdan da baya memnun kaldık. Bir de güzel diye duyduğum
Rabbies şirketi var. Bu iki firmanın da Isle of Skye rotası aynı
zaten. Ehh tabi bir de rehberleri genellikle İskoç. Aksanlarına alışmak
biraz zor oluyor ama cidden komik elemanlar. :) Enteresandır hangi tura katıldıysam mutlaka
Mel Gibson’ın Cesur Yürek filminin ne kadar yanlış çekildiğinden bahsetmiştir tur rehberi. İskoç halkı, kahramanları
William Wallace’ı yanlış tanıtan bu filme çok içerlemiş. Tabi bir de Sean Connery aksan taklidi var. Hepsi adamın İskoç aksanıyla dalga geçiyor, kendileri çok farklıymış gibi. :) Neyse gezinin detaylarına geçeyim en iyisi. Yazarken bile heyecanlandım bak..
Gezimizin ilk durağı bir mimari harikası diye nitelendirilen Forth Bridge.
Edinburgh’un tanıtım fotoğraflarında yer alan güzel bir köprü. Ama
köprü etrafında pek yapacak bir şey yok. Zaten biz de 5-10 dklık bir
foto molası verip yola devam ettik.
![]() |
Forth Bridge |
Diğer durağımız Dunkeld. Burası küçük sevimli bir İskoç kasabası. Tay nehrinin
kenarında, birkaç yerli sakini, birkaç cafesi ve katedraliyle inanılmaz
şirin bir belde. Manzarası, yeşilliği, oksijeni insana huzur depolayan
yerlerden.
Robert Menzies isminde bir kafeden kahve ve “Scone” aldık. Scone, tereyağı, süt ve unla yapılan geleneksel bir İngiliz hamurişi. Burada yediğim sade scone oldukça lezzetliydi.
![]() |
Dunkeld |
Dunkeld’den ayrıldıktan sonra, yol üzerinde Pitlochry yakınlarında bir yerde durduk. “Queen’s view”
denilen bu manzara noktasının manzarası cidden etkileyiciydi. Babamın
yapmaya bayıldığı yağlı boya kartpostal tablolarına benzer yerler
gördüğümde
hala çok etkileniyorum. Burada da birkaç foto çekildikten sonra, öğle
yemeği için
Spean Bridge bölgesinde mola verdik.
![]() |
Queen's View |
Sonrasında İskoçya’nın en önemli simgelerinden Eilean Donan Castle
ziyareti. Şansımıza hava inanılmaz kapalı ve yağmurluydu burada. Ama
kalenin müthiş manzarası yine de oldukça etkileyiciydi. “Eilean”
Gaelic dilinde “ada” demekmiş. İskoç ingilizcesi versiyonunda ise
adaya “isle” diyorlar. Sanırım eski Gaelic dillerinden kolay okunur
versiyonlar üretmişler. Özellikle Highland bölgelerinde yerel halkın bir
kısmı hala Gaelic konuşuyormuş. Zaten kasabaların,
mekanların isimleri de hem Gaelic hem İngilizce yer alıyor tabelalarda.
![]() |
Eilean Donan Kalesi |
Eilean Donan’dan çıktıktan sonra kısa sürede anakarayı adaya bağlayan
köprüden geçtik ve Isle of Skye’a vardık. Ada o kadar tenha o kadar köy
gibi ki, tek kalabalık merkez yeri
Portree diyebiliriz. Portree’ye hayran kaldığımı saklayamıycam
yalnız. Yine minicik bir kasaba ama rengarenk evleri, süper manzaralı
limanı, harika butik otelleriyle kalbimizi çaldı. :) Kaldığımız otelin adı “Coolin view”.
Adı üstünde, süper bir manzarası vardı otel odamızın.
![]() |
Coolin View Manzara ;) (Portree Limanı) |
Akşam yemeği
içinse, Portree limanındaki güzel balıkçılardan birine gittik. Bu yörede
yakalanan
taze Atlantik balıklarının lezzetini anlatmama gerek yok sanırım.
Şu basit tabak nasıl bir etki bıraktı bünyemde bilemezsinizzz. Zaten
iki akşam üst üste Pier Hotel Restoran’da yedik. Yalnızca deniz ürünleri
değil, mekanın tatlıları da inanılmazdı.
![]() |
Hotel Pier Restoran |
Ertesi gün sabahtan akşama kadar Skye adasının öne çıkan yerlerini dolaştık. Artık ben değil fotoğraflar konuşşun :)
Old man of Storr:
Kilt Rock: (İskoç erkeklerinin giydiği kilt eteklerine benzediği için kayaya bu isim verilmiş)
Cuillins Dağları (Star Wars 7’nin bir kısmı burada çekilmiş)
Fairyglen (Nam-ı diğer Peri Vadisi. Burada da foto çekmelere doyamadım :))
Killin Evleri:
Neistpoint Lighthouse:
Akşam yemeği yine efsane Portree limanında Pier Hotel’de.Bir de belirtmem gerek, en ünlü
single malt viski markalarından Talisker’ın üretim
tesisleri de Isle of Skye’da yer alıyor. Hava çok yağmurlu olunca buraya
götürüyormuş bazı turlar. Bizim şansımıza hava açtığından, daha doğa
odaklı bir program yaptı rehberimiz. Yine de Talisker’a
gitsek şikayet etmezdim ama.. Skye’a doyamadım sanırım. :)
Ertesi sabah adayı terk etmek üzere yola çıktık. İlk molamız Plockton Village
denilen bir köy. İskoçyadaki tek palmiye buradaki miniminnacık adada
yer alıyor. Her yer inanılmaz fotografik! Plockton’dan çıkıp Eilean
Donan’ı bir de kuşbakışı gördük
dönüş yolunda. Öğle yemeği için herhalde en bilinen yer olan Loch Ness
dolaylarında mola verdik. Rehberimizin şu dediğini hatırlıyorum:
“Nereye gidersem gideyim hava hiç belli olmaz burada her an yağmur
bastırabilir, ama Loch Ness’e her gittiğimde hava
günlük güneşlik olur.” Gerçekten de öyle oldu. Kapalı hava kendini
birden mavi gökyüzüne ve güneşe bırakıverdi. (Bkz. Aşağıdaki iki fotoğraf arasındaki inanılmaz fark:))
![]() |
Plockton Köyü |
![]() |
Loch Ness/Fort Augustus |
Fort Augustus’taki öğle yemeğinden sonra, İskoçya’nın en yüksek dağı
Ben Nevis’in müthiş manzarasını ve Commando Memorial’ı görmek için ufak bir mola verdik.
![]() |
Ben Nevis |
Birkaç saat sonra ise, Harry Potter dahil birçok film sahnesine fon olmuş
Glen Coe’da bir kahve molası verdik. (Bu arada “Glen”
İskoç İngilizcesinde vadi demek. O tüm glen ile başlayan viski markaları
hep kuruldukları yerdeki vadinin isminden geliyor.) Hava yine kara kara
bulutlandı tabi. Glen Coe’nun hemen yanında
“3 Sisters” adı verilen yanyana 3 devasa dağ manzarasına da bayıldım ne yalan söyleyeyim.
![]() |
Glencoe |
![]() |
3 Sisters Dagları |
![]() |
Hairy Coo Inekleri |
Molalar, manzaralar bitmedi. İskoç ineklerini görmeden olur mu?
Kırmızı tüylü bu devasa sevimli inekleri besledik yine ekmeklerle. :) Edinburgh’dan önce son durağımız ise
Doune Kalesi oldu. Bu kale birçok filme fon olmuş ünlü yerlerden biri. En bilindik film ise 1975 yapımı “Monty Python and the Holy Grail”. En güncel bilgi ise
“Game of Thrones” dizisindeki Winterfell şehri. Favori dizim olmasından mütevellit baya ilgimi çekti yalan yok. :)
![]() |
Doune Kalesi |
Bu 3 günlük kompakt turda İskoç doğasına da tarihine de iyice doyduk.
Ama söylemem gerek, buraları böyle deli deli gezdikten ve bayıldıktan
sonra dedim ki ben neden Karadeniz’e hala hiç gitmedim? Kendimden
utandım vallahi. Bundan sonra inşallah yurdumdaki
ilk uzun tatillerimden biri Karadeniz olacak.
Sevgiyle ve huzurla kalın.. :)
Sevgiyle ve huzurla kalın.. :)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder