İtalya’nın mistik havasının ne kadar etkileyici olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Topu topu 3-4 gün geçirmiş olmama rağmen hala aklımdan çıkmayan detaylar ve zaman zaman kendimi iyi hissetmemi sağlayan güzel anlar geliyor aklıma bazen. Bazı gezilerin farklı bir etkisi olur ya bünyede; tatil bittikten sonra bile ara ara pozitif düşünceyi destekler ve uzun süre akıldan çıkmaz bazı tatiller, hemen yeniden gitmek istercesine… İşte İtalya da benim yeniden gidilecekler listemdeki yerini ilk sıralardan kapattı bile. Fırsat bulabildiğim en yakın zamanda diğer şehirlere de uğrayacağım inşallah. Floransa’da geçirmiş olduğum 2 günü yazmıştım. Şimdi de onun öncesinde 1 gece kalmış olduğumuz Bolonya gezisinden kısaca bahsedeyim.
Bolonya, Kuzey İtalya’nın Emilya-Romanya Bölgesinin başkenti olup, DÜNYANIN en eski üniversitesini barındıran şehir olma özelliğini taşıyor. Bolonya Üniversitesi 1088 yılında kurulmuş. Osmanlı’nın 1299’da kurulduğunu düşünürsek, henüz bizim tohumlarımız bile atılmamışken, atalarımızın doğumundan 200 yıl önce kurulmuş bir üniversite. Bu üniversitenin içinde çok ilginç bölümler de var, onlara birazdan değineceğim. Bir de bu şehrin İtalya’nın gurme merkezi olduğu söyleniyor. Zaten isminden de anlayacağınız gibi, makarnalarımıza sıklıkla eklediğimiz bolonez sosun çıkış noktası. Çok turistik olmayan, Roma, Venedik, Floransa gibi şehirlerin gölgesinde kalmış bu sakin, tarihi şehri her yönüyle çok beğendim…
Maggiore Meydanı |
Bolonya nispeten küçük bir şehir aslında. Görülmesi gereken yerler birbirine çok yakın, tüm mekanlar yürüyerek tadı çıkarılacak cinsten. Bu şehre giden her turistin kendisini yürürken ortasında bulacağı büyükçe bir meydan var: Piazza Maggiore. Bu meydanda görkemli Neptün Çeşmesi, San Petronio Kilisesi, Salaborsa Kütüphanesi, Morandi Müzesi gibi hepsi birbirinden tarihi ve sanatsal mekanlar bulunuyor. Maggiore meydanından bir ara sokağa girdiğinizde Üniversitenin olduğu tarafa çıkabiliyorsunuz. Bolonya Üniversitesinin ortasında, dev kütüphanenin de bulunduğu avlu gibi yerde bir sure durup o tarih ve kültür kokan duvarlara bakarken çoook eski zamanlarda o amfilerde yıllarca okuduğumu hayal ettiğimi söylesem abartı olmaz sanırım.
Bolonya Üniversitesi |
Teatro Anatomico |
Cinque 50 |
Daha üzerine çok konuşulabilecek bu şehirde ne yazık ki yalnızca 4-5 saatimiz vardı çünkü ertesi sabah erkenden Floransa’ya gidecektik. 666 basamaklı, tepesinden inanılmaz Bolonya manzarası izlenebilen Santuario di Madonna di San Luca’yı göremedik mesela, veya sıra sıra dizili hepsi birbirinden uygun ve kaliteli görünen kıyafet mağazalarındaki alışveriş fırsatlarını değerlendiremedik. Beklediğimizden gelişmiş ve doya doya vakit harcanması gereken bu şehre 1 gece daha ayırmadığımız için buruk bir dönüş yaptık İstanbul’a.
Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak Bolonya!
İstanbul'dan sevgiler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder